1 Kasım 2016 Salı

Aladağlar Kaldı Tırmanış Raporu Batı Sırtı Rotası (3734m) 9 Ekim 2016



Kaldı Tırmanış Raporu Batı Sırtı Rotası (3734m) 9 Ekim 2016

Kaldı Aladağların en yüksek 3. Doruğu olup farklı türlerde rotalar açılmış; ancak çürük kayası nedeniyle tehlikeli bir zirvesidir. Kuzey yüzünde Aladağların en geniş buzulunu barındırmaktadır. Bulunduğu konum itibariyle Aladağların hangi zirvesine çıkarsanız çıkın heybetiyle sizi cezbedecek bir dağdır. Kamp yeri olarak diğer zirvelerde 3000m. yüksekliğe kamp atılabilirken Kaldı da durum böyle değildir. Su kaynağı nedeniyle Akşam Pınarı kamp yeri seçilir ve yükseltisi 1700m. dir. Kazanılması gereken irtifa 2000m.’nin üzerindedir. Faaliyet öncesi yapılan araştırmada Akşam Pınarında suyun olmadığı Yüksel Abi tarafından teyit edilmiş ve farklı bir yol arayışına girilmiştir. Hedefimiz 8 Ekim Cumartesi sabahı Mangırcı vadisinden Alaca tırmanışı ardından Avcı beli geçitine inip Parmakkaya bölgesine kamp kurmak. Yüklerimizi katırlar Parmakkaya bölgesine taşıyacaklar.

Zorluk: III derece kaya tırmanışı
İlk çıkış: Georg Künne, Wilhelm Martin 26 Temmuz 1927
İlk Türk Çıkışı: Rasim Akın, Selahattin Dipçin, Ersin Alok 27 Temmuz 1953
İlk kış Çıkışı: Tunç Fındık, Kürşat Avcı, Alpaslan Kara, Alptekin Arat 24 Şubat 1994
Tırmanış ekibi: Yüksel Alpkaya, Gülsen Salman, Adil, Yazıbakan, Eftal Dönmez, Nil Açıkgöz, Cüneyt Ayten, Adem Sahabi, Halil İbrahim ÇELİK

06:00 kalkış için Yüksel Abinin sesi duyuldu, dün tırmandığımız Mangırcı rotası (Alaca 3588m) uzunluğu nedeniyle hepimizi yordu. Gece yolda hiç uyuyamadım ve araçtan inip yürüyüş başlayınca da doğrusu Alaca benim için eziyetli oldu. Gitmeye hiç niyetim yok çadırda uyuyacağım. Saat 06:30 halen gitmediler, sürekli konuşuyorlar uykumu kaçırdılar. Bir hışımla çadırdan kafamı uzattım onlar bana, ben onlara bakıştık, çadır arkadaşım Çağdaş’a hacı ben gidiyorum sen buraları toplarsın dedim ve arkalarından koşmaya başladım. 

07:00 Parmak kaya bölgesinden yürüyüşümüz başladı.  Hedefimiz Avcı beli zirvesine (3330m) çıkmadan Tunç Fındık’ın açtığı çarşak rotasını (sol boğaz) kullanmak. Kulvar girişi sert çarşak iken üst kısımlarda kaya etaplarını kullanıyoruz. Eğim arttıkça birbirimize yaklaşıp taş düşme etkisini ortadan kaldırıyoruz. 1 saatlik tırmanış sonrası Yoncalı taşa (3450m.) ulaşıyoruz. Zirvesine ulaşmadan Kaya etaplarını kullanarak Yoncalı taşın güneyinden geçiyoruz ve karşımızda Kaldıbaşı beliriyor (3550m.) III derece kaya tırmanışı etaplarını dikkatle geçiyoruz ve karşımızda kaldı zirvesini görüyoruz. Zirve kılçığında Ereğli Erdak kulübü sporcuları iniş yapıyorlar. Futbol sahası denilen bölgede karşılaşıyoruz tebrik ediyoruz kısa bir sohbetin ardından biz çıkışa başlıyoruz.  Tırmanış boyunca kendisine “eymirliler” diye tanımlayan ve her 50 adımda 1 dk. mola vermek isteyen elit sporcular hızımızı epey yavaşlatıyorlar. Toplam 7 kere pes etmelerine rağmen Zirve altına kadar geldiler. Doğrusu azimlerine hayran kaldım. Zirveye tırmanış başladı, at sırtı ya da kılçık dediğimiz bölgedeyiz. Dikkatle bu bölgeyi geçiyoruz, doğrusu en zevkli kısım burası oldu. Bu bölgeyi çoğumuz ayakta geçti, kayada artık rahatız zirveye doğru ilerliyoruz. 12:30 itibariyle zirvedeyiz ve çocuklar gibi şeniz. Aşağılardan bir bağırtı geliyor baktığımızda 2 tırmanışçı Küçük Kaldı (3563m) Doğu S kulvarından iniş yapıyorlar. Sonradan öğreniyoruz ki  Aladağlarda her hafta farklı rotalarda tırmanış yapan mütevazi dağcımız Ramazan Bozkurt orada. Sesli iletişim kurarak tebrik ediyoruz ve inişe başlıyoruz. Çıktığımız rotadan inişimizi gerçekleştiriyoruz. Rahatlıkla çıktığım kaya etapları doğrusu inişte biraz zorluyor kimi zaman, geri geri kimi zaman teknikıl götün götün ile inişi tamamlıyoruz. Bu kısımda artçılığı zorunlu olarak Nil hanım alıyor çünkü pantalonunun bir kısmını kayada bıraktı. Şen şakrak iniş ile futbol sahasına kadar geliyoruz. Ardından yatay geçiş ile Kaldıbaşına kadar geliyoruz. Dikkatle o bölümü de geçip Yoncalıtaşın güneyinden çarşak girişine kadar iniyoruz. İniş beklediğimden hızlı oluyor çarşak geçişini de (Tunç Fındık rotası sol boğaz) koşar adım tamamlayıp Akşam pınarına kadar hızla ilerliyoruz. Doğrusu iki günde Ankara’dan kalkıp gelip Aladağların zorlu iki zirvesini yapmak kulübüm adına gurur verici bir şey rehberimiz ve başkanımız Yüksel Alpkaya’ya teşekkürler. Akşam pınarında kısa bir moladan sonra inişimizi tamamlayıp traktöre biniyoruz Çukurbağ köyüne ulaşıyoruz. Mehmet abinin elmaların tadına baktıktan sonra saat 20:00 gibi Ankara’ya hareket ediyoruz. Saat 01:30 itibariyle faaliyetimizi bitiriyoruz yorgun ama huzurla evlerimize dağılıyoruz. Faaliyet için önerim kesinlikle mangırcı rotasından Alaca zirve yapacaksanız Kaldı tırmanışını yapmayın ikisi bir arada yıpratıcı oluyor. Akşam pınarında suyu teyit edin biz gittiğimizde akmıyordu. Dağlarda görüşmek üzere..







Raportör
Halil İbrahim ÇELİK

Likya Yolu Günlüğü 22. Gün (Hisarçandır- Çıtdibi- Geyikbayırı)



22. Gün (01 Ekim): Hisarçandır- Çıtdibi- Geyikbayırı

Bakkaldan ekmek bekliyoruz, Cumartesi olması nedeniyle ekmek geç geliyor. Saat 09:00 da ekmekleri alıyoruz. Kahvaltı yapsak zaman ilerleyecek. Yola çıkalım yolda durup yeriz diyoruz. Elimizde GPS verisi yok çünkü yürüyüş bilgisi Hisarçandır’da bitti. Yrüyüş bitiş tabelası geçen sene Geyikbayırına taşınmış oraya kadar yürümemiz gerekiyor. Bunu da sonradan öğrendiğimiz için detaylı bilgi sahibi değiliz işin kötü yanı internette çekmiyor. Bindik bi alamete gidiyoruz gıyamete hesabı işaretleri takip ederek ilerliyoruz, doğrusu yolda işaretlerde çok sık değil içgüdüsel olarak yön buluyoruz. Zorla da olsa çıtdibine ulaşıyoruz. Mehmet’in suyu azaldığı için köye uğramak istiyor biz Aysunla tırmanışa başlayalım sen arkadan yetiş diyoruz çünkü gece karanlığa kalmadan Geyikbayırına ulaşmak istiyoruz. Asfalt yolu karşıya geçip kayalardan araziye dalıyoruz, sağa doğru yol dönüyor ve köye giden yolun ters istikametinde paralel olarak yükseliyoruz. Hedefimiz Karabel geçitini aşmak, saatler süren tırmanış sonra antik kente varıyoruz. Talan edilmiş heryeri kazılmış bu kent belliki pek korunaklı değil elini kolunu sallayan buraya rahatça girebiliyor. Antik kenti kısaca gezip yola devam ediyoruz. Bu kısımdan sonra stabilize bitiyor ve ormanın içinde inişli çıkışlı devam ediyor. Bir bölgede heyelandan dolayı izler tamamen kaybolmuş, tehlikeli olan bu bölgeyi dikkatle iniyoruz ve kurumuş bir dereye varıyoruz ardından tırmanış başlıyor. Bu parkur bir günde yapılacak bir parkur değil hele de 22 gündür yürüyorsanız ancak şartları zorluyoruz son enerjimize kadar. Aysun gayet uyumlu gidiyor ancak zorlandığı belli oluyor. Saatler süren orman etabından sonra bir bahçeye geliyoruz. Bir amca bizi karşılıyor çay içer misiniz diyor aynı anda hayır diyoruz: ) Yol bilgisi alıp devam edeceğiz. Sağ olsun amcamız bize bildiklerini anlatıyor. Yolda karşılaştığımız her yerli vatandaş gibi o da Kate benim arkadaşım diyor, ne çok arkadaşı varmış bu Kate’in deyip yola devam ediyoruz. Yine tırmanış devam ediyor bitmedi gitti doğrusu, Karabel geçidine saat 16:00 gibi varıyoruz hiç durmadan aşıp inişe başlıyoruz. Yol burada üçe ayrılıyor siz mezarlığı hedef alıp dik istikamette devam edin, az da olsa izler mevcut. Koşar adım ilerliyoruz hava kararmadan yürüyüşü bitirmemiz lazım çünkü yiyeceğimiz yok ve suyumuzda az, geceyi ormanda geçirmek istemiyoruz. Karabelden 5km. sonra bir yaylaya varıyoruz. Hava kararmak üzere Geyikbayırı aşağıda görünüyor. Burada bir karar vermemiz lazım, araziden devam eden yoldan gidersek 1 saat sonra hava kararacak ve izlerinde az olması nedeniyle kaybolma riskimiz var. Kalan kısmı araçla geçmek istiyoruz köyden bir abimiz sağolsun bizi götürmeyi kabul ediyor ve kalan bu bikaç kilometreyi araçla tamamlıyoruz. Hava karardığı için tebelayı aramaya başlıyoruz, yaklaşık 3-5 km. arası yürüyoruz ama kimse tabelayı hatta Likya yolunun ne olduğunu bilmiyoru. Doğrusu yorulduk tebaladan vazgeçip son araçla Antalya’ya gitmeye karar veriyoruz. Mehmet ise tabelayı aramak istiyor, onunla vedalaşıyoruz yarın Antalya’da görüşürüz diyoruz. Aysun ve ben bir evin önünde araç bekliyoruz. Ev sahipleri çok cömertler bize tepside bişeyler hazırlayıp getiriyorlar, sanırım bunlarda yörük, bu yörükler ne iyi insanlar. Araç geliyor Mehmet’i arıyorum son araç gel boşver tebaleyı diyorum ve ikna ediyorum. Yoldan onu da alıyoruz ve Antalya’ya gidiyoruz. Ertesi gün vedalaşıp otobüse atlayıp herkes yaşadığı yere gidiyor. Burada yazmadığım birçok anı ve hikaye ile biraz da duygusal bir şekilde birbirimizden ayrılıyor. Doğrusu askerlik gibi oldu bu yürüyüş. Birbirini hiç tanımayan ya da çok az tanıyan insanların 20 günden fazlasını beraber geçirmesine neden oldu. Birbirimizi hiç yarı yolda bırakmadık hırslarımıza yenik düşmedik ve bu yolu birlikte tamamladık. Yorgunum ama gururluyum hayatıma yeni dostluklar kattım. Hikayeyi burada tamamlıyorum. Yürüyüş yapmak isteyecek tüm dostlar için önerilere ve desteğe hazırım her türlü bilgi almak için arayabilirisiniz. 

Halil İbrahim ÇELİK
05053757174


Unutmadan yanıma aldığım olmazsa olmaz malzemelerim. 

    

11-      Boş ağırlığı az olması nedeniyle 750gr 40lt çanta (önerim 50lt çanta)
22-      1 adet uzun hafif pantolon
33-      4 adet terletmeyen decathlon tsirt
44-      1 adet kapri
55-      2 adet trekking çorabı
66-      1 adet sandalet (1 hafta sonra sandaleti atıp parmak arası terlik aldım)
77-      1 adet hafif ve konforu yüksek yürüyüş ayakkabısı
88-      3 adet iç çamaşırı
99-     Geniş şapka (enseyi koruyan)
110-     Güneş gözlüğü
111-     Dudak kremi
112-     Güneş kremi
113-    Cildimi korumak için argan krem
114-    Suyu süzmek için buff
115-  Gps (likya yolu yüklü)
116-  Çakmak
117-  Yiyecekleri asmak için ip (10m)
118-  Çadır
119-  Tulum
220-  Mat
221-  Sargı bezi yara bandı
222-  Islak mendil kuru mendil
223-  Ağrı kesici, grip için taylot, alerji hapı, ishal hapı (2 şer adet)
224-  Düdük
225-  Sinek kovucu ( boşuna taşımayın hiç gerek yok)
226-  2 adet süzülmüş ton balığı
227-  2 adet 350gr tahin pekmez karışımı
228-  Tang toz içecek
229-  Fındık fıstık incir
330-  Powerbank
331-  Kindle kitap okuyucu (rota bilgileri detaylı yazılar yüklü)
332-  Telefon (wikilok haritaları yüklü)
333- Canon 550d fotoğraf makinesi ve şarj kablosu (tavsiye etmem telefonlar bile artık iyi fotolarçekiyor)
334-  Çanta içi suluk (hidro bag)
335-  Yedek pil
336-  Kafa lambası
337-  Mikrofiber yüz havlusu
338-  Mikrofiber deniz havlusu
339-  Polar mont
440-  İsviçre çakısı
441-  Biber gazı (kesinlikle alınmalı)
442-  İnce hafif sineklerden koruyan pijama
443- Müzekart

Likya Yolu Günlüğü 21. Gün (Sarıçınar- Hisarçandır)



21. Gün (30 Eylül): Sarıçınar, Hisarçandır

Sabah uyanıyoruz yanımıza yeterli su aldığımız için bu günü stoklarımızı tüketerek geçireceğiz, bende yaklaşık 2lt. su var, kısa bir kahvaltıdan sonra hareket ediyoruz. Hedefimiz Hisarçandır. Yürüyüşümüz tırmanış şeklinde devam ediyor, yolda tedirgin olan Ukraynalı 3 turist ile karşılaşıyoruz, hareketlerinden şüpheleniyoruz. Bu bölgede bir tuhaflık olduğunu anlıyoruz. 1 saat sonra elinde sopalı olan 5-6 kişi karşımıza çıkıyor. Elinde telsiz olan birileri ile konuşuyor doğrusu duruma anlam veremiyoruz. Selam verip yaklaşıyoruz, köylü olduklarını söylüyorlar yeni başladık diyorlar ama garip bir durum var. Elim biber gazında, batonumu sağlamca tutuyorum. Aysun durumu anlayıp uzaktan ormana dalıyor Mehmet’le ikimiz yaklaşıyoruz. Etraflarını çeviriyoruz, kısa bir konuşma geçiyor aramızda doğrusu anlam veremiyorum ne aradıklarına. Nereye gittiklerini sorduğumda Göynük yaylası diyorlar? Peki ama neden, çok alakasız bir yoldalar. Fazla sorgulamadan uzaklaşmanın derdine düşüyoruz ve kontrollü şekilde geri çekiliyoruz. Mola için ileri bir bölgede oturuyoruz, adamların yürümekten vazgeçip bize doğru geldiklerini görüyoruz hemen toplanıp tırmanışa devam ediyoruz. Neyse ki kondüsyonları çok iyi değil, aradaki farkı açıyoruz ve Hisarçandır’ın yaylasına ulaşıyoruz. Çeşmelerden suyumuzu içiyoruz ve orada bekleyen bir adamı görüyoruz. O da tedirgin arkadaşlarını beklediğini söylüyor. Hemen toplanıyoruz ve devam ediyoruz. Yayladan geçerken İsminin Ahmet olduğunu söyleyen bir amca çay içer misiniz gençler diyor. Doğrusu daha önceki tecrübelerden sonra biraz tedirginiz; çünkü Antalya’ya yaklaştıkça dürüstlük kalmıyor. Bizi yürüyen paralar olarak gören insan sayısı artıyor; ancak Ahmet amcanın yaşı itibariyle böyle bişey yapmayacağını düşünüyoruz. Evinin bahçesinde oturmaya başlıyoruz bize çay demliyor. Aç mısınız diye sorduğu soruya sessiz kalıyoruz size yumurta kırayım diyor ve içeri gidiyor. 3 yumurta kırıp getiriyor ve 2 tabak çorba birazda domates kesmiş. Afiyetle yiyoruz getirdiklerini ardından kalmak istiyoruz, kendisine teşekkür ediyoruz. O da gençler borcunuz 80 TL. diyor. Şaka zannediyoruz ve birbirimize bakıyoruz. Zaman sanki birkaç dakika dondu öylece kaldık. Amca 2 yumurta kırdın diyorum hayır 3 yumurta kırdım diyor lafımı keserek. Ulan nerden bulduk bu adamı diyoruz. Fakdereli İsa bile buna göre baya insaflı çıktı. Olmaz sen bize paralı demedin yoksa yemezdik diyoruz. Si edin 50 TL atın gidin diyor. Ettiği küfür karakterini ziyadesiyle belirtiyor ama biz yine de edebimizi bozmak istemiyoruz. Amca sana verebileceğim 30 TL. deyip parayı uzatıyorum. Parayı alıyor bizde yüzüne bile bakmadan çantalarımızı sırtlanıyoruz, sinirden patlayacağız. Benim oğlum restaurant açtı Recep adı diyor ve yerini tarif ediyor. Onun tarifini dikkate alarak recebin dükkanına 300m. den fazla yaklaşmıyoruz sıkıntılı tipler bunlar. Hisarçandıra iniyoruz neyseki aşağıdaki insanlar daha ılımlı kahveci bize yardımcı oluyor sağolsun. Çadırımızı İmamdan izin alıp Caminin bahçesine kuruyoruz üstü kapalı rüzgara karşı korunaklı içinde sebil olan bu alan epey hoşumuza gidiyor. Bakkaldan yiyecek bişeyler alıp ertesi günü konuşuyoruz. İzinlerimiz bitti son günümüz kaldı Geyikbayırına ulaşabileceğimizden endişeliyiz.