15. Gün (24 Eylül):
Korsan Koyu- Gelidonya Feneri
Sabah uyandığımızda
hafif bir serinlik var rüzgar çadırımıza vuruyor, planımız erkenden sabah 7 de
denize girmekti; ancak mümkün olmadı ve havanın ısınmasını bekledik. Bu arada
daha önce ateş yakılmış ve odunların hazır olduğu bir bölgede küçük bir ateş
yakarak kendimize Mehmet Usta klasiği ile sucuk pişirdik ardından denize
girdik. Korsan koyu stabilize yoldan araçla gelinebilen bir bölgede, çadır kurmak
ve karavanla kalmak yasak; ancak kimse bu yasağı takmıyor. Öğleden sonra
Çadırlarımızı toplayıp yürüyüşümüze başladık, çantamızda Diğer bir Yörük Ramazan
amcanın verdiği narlarla, tabi nar diyorum; ama kafam kadar büyüklükte nasıl
bir narsa artık. Stabilize yol bitiyor, araziden 2km. yürüyüp Gelidonya Fenerine
ulaşıyoruz. Kimsecikler yok, Fener artık uzaktan yönetildiği için burada insan
bulunmuyor, hadi onu anladım niye kampçı yok? Bu bölge domuzların yoğunlukta
olduğu bir yer, belli ki gece hareketli geçecek. Hava kararmak üzereyken küçük
bir ateş yakıyoruz, menüde sucuk var, sonrasında çay demliyoruz. Biraz odun
topladım birkaç saat daha ateş yakarsak durumu kurtardık demektir. Hemen
yiyecekleri kampımızdan uzakta bir ağaca poşetlerin ağzı sıkı şekilde bağlanmış
şekilde 3m. yüksekliğe asıyorum, koku hayvanları çadırımıza çekmesin diye bunu
yapıyoruz. Ardından ateşi bir miktar besliyoruz, şunu da belirtmek isterim daha
önceden ateş yakılmamış bir yerde kesinlikle ateş yakmıyoruz, eğer kül varsa ve
ateşe ihtiyacımız varsa ayrıca yangın tehlikesi yoksa bunu yapıyoruz. Sonuçta
yaban hayatı ateşten korkuyor, bunu biliyoruz ve güvenlik önlemlerini de
bırakmak istemiyoruz. N’olur n’olmaz..
Aysun, Mehmet ve ben arada bir ses olsun diye şarkı türkü bazen böğürme
şeklinde ses yapıyoruz, bazen de Aysun’un telefonunda yüklü arabesk, pop,
alaturka kısacası karışık bir albümü açıp dinliyoruz, maksat ses olsun :D
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder