12. Gün (21 Eylül): Fakdere-Boğaziçi Köyü- Kılınçlı-Apollonia-Aperlai
Sabah kahvaltımızı yapıp yola çıkacağız; ancak
ekmeğimiz yok, İsa bize ekmek satmıyor sadece kalanları alabileceğimizi
söylüyor. Kahvaltıdan kalanları alarak yola koyuluyoruz. Yolda Avustralyalı
çift ile karşılaşıyoruz onlar bizden erken çıkmıştı. Beraber yürümeye devam
ediyoruz. Boğaziçi köyüne geliyoruz, bize çay demleyecek ve ekmek verecek
birileri arıyoruz. Bir motorlu geçiyor ve bize ileride pansiyon olduğunu
onların yardımcı olacağını söylüyor. Pansiyon sahibi bizi arabasıyla alıyor ve
bildiğin mafya kalesi gibi bir yere götürüyor. Pembe şortlu bu abi İtalyan
mafyalarını andırıyor sanki GTA oyunundan fırlamış gibi. Çay ve ekmek
karşılığında 20 TL. isteyince sigortalar atıyor. Zaten İsa’nın suya 5 TL
istemesi canımızı sıkmıştı. Adama bir kızıyoruz, adam korkuyor tamam ne
isterseniz onu verin kızmayın diyor. Aslında kızdığımız şey bizi ekmeksiz susuz
bırakmaları ve bunu bilerek planlı yapıyor olmaları. Bizi kendilerine mecbur
ediyorlar böylece ne isterlerse kabul edeceğiz. Pembe şortlu insaflı çıktı, 2
ekmek verdi 3 tane de bayat ekmeği promosyon olarak bize verdi. İlerleyen
parkurlarda bu kıtlığın eseri olarak yanımızda 8 ekmekle gezeceğiz alın bi
spoler daha : ) Çay ve ekmek için 15 TL ödeyip işletmenin Wifiını sonuna kadar
sömürüp yola devam ediyoruz. Okuduğumuz kadarıyla Aperlai de pansiyon var ve başka
da bir şey yok. Aynı şeylerle karşılaşmamak için kişi başı 8 LT su taşımaya
karar veriyoruz, neredeyse damacana sırtlanacağız, Allah’ın suyuna 5 TL vermek
zorumuza gidiyor. Yürüyüş devam ediyor, parkur güzel ve keyifli derken
aperlaiye hava kararmak üzereyken varıyoruz. Kate ve Simon, Purple House (pansiyon) ile anlaşmışlar biz
kamp yerine para vermeyeceğiz bunun için antik kentin bitimine çadır atıyoruz.
Gece de bol suyumuz var çay demliyoruz ateş yakıyoruz, sahilde şerzlong
buluyoruz hemen alıp ateş başına getiriyoruz bugün keyifli geçecek. Derken
çadıra yöneliyorum uzaktan yemyeşil 2 göz bana bakıyor, ne olduğunu anlamaya
çalışıyorum. Kuyruğu olmadığını görüyorum ne lan bu! Sonrasında Aysun bağırıyor
çadırda şoka girmiş, çıktım baktım sahilden sesler geliyor ama Aysun’a
çaktırmıyorum belli ki domuz buralarda. Mehmet ve Aysun biraz tedirgin
oluyorlar ateşi besleyip uykuya çekiliyoruz, sabah öğreniyorum ki Mehmet elinde
bıçakla uyumuş : )
Aperlainin Likya dönemindeki yerini incelersek;
Aperlai antik kenti, bugünkü Kaş ile Kekova arasında bulunan Sıçak Yarımadasında
uzun ve dar bir koyun başlangıcında yer alıyor. Kaş’tan ve Üçağızdan Sıçak
İskelesine denizden gidiş, ulaşım yönünden en kolay yolculuk şeklidir. Kent
adının orijinali Luwi dilinde “Aprillai” olup “Akarsu Boğazı” anlamına
gelmektedir. Aperlai, küçük boyutlu bir Likya liman kentidir. M.Ö. V. ve IV.
yüzyıla ait eserler olarak APR ve PRL kısaltmalarıyla bastırdığı Lykia dili ile
yazılmış gümüş sikkeler, Aperlai’ın Lykia Birliği öncesi varlığına işaret eder.
Şehrin ismine daha çok, geç devir yazarlarında Plinius, Stadiasmus, Ptolemaios,
Hierokles’te rastlamak mümkündür. 16. yüzyılda, tamamen terk edildiği ve belki
3-5 balıkçı ailesinin barındığı korunaklı bir liman olarak Piri Reis’in Kitab-ı
Bahriye’sinde de anılmaktadır. Birlik dönemine ait sikkeleri de ele geçmiş olan
Aperlai’ın diğer Roma egemenliğindeki Lykia şehirleri gibi yalnız III.
Gordianus zamanında sikke basma yetkisine sahip olduğu bilinmektedir. Lykia
Birliği sırasında Aperlai; üç kentin, bazı kaynaklara göre ise dört kentin “tek
oya” sahip olduğu birliğin başındadır. Aperlai’ın Simena, Apollonia ve İsinda
ile bir “sympoliteia” imzaladığı ve oluşturduğu kesindir. Söz konusu üç şehrin
vatandaşlarından yazıtlarda “Simena’dan Aperlailılar” diye söz edilmekte ve
kendi etnik isimleri kullanılmamakta idi. Bizans dönemi Piskoposluk
kayıtlarında ise ismi “Aprillae” şeklinde karşımıza çıkmaktadır.
Kentin kalıntıları denize doğru inen tepenin
eteklerinde, körfezin kuzey tarafında yer alıyor. Aperlai antik kenti, deniz
kenarından başlayarak, akropole doğru uzanan rektogonal ve poligonal
tekniklerin kullanıldığı, kulelerle takviye edilmiş surlarla çevrilmiştir.
Kuzey surların üstünde kare planlı üç adet savunma kulesi görülür. En iyi
korunmuş durumda olan Batı duvarı, ikisi düz biri kemerli üç kapıya sahiptir.
Güney duvarı ise tepe yamacına dik olarak devam eder ve poligonaldir. Günümüzde
büyük ölçüde tahrip olmasına rağmen orta kısmında şehre girişi sağlayan, iki
yanında birer kulesi bulunan bir kapı yer almaktadır.
Tüm Likya liman kentlerinde olduğu gibi Aperlai’da da
limana yakın iki adet Roma dönemi hamam kalıntısı saptanabilmiştir. Biri
akropolün kuzeybatı köşesinde diğeri de güney-doğu köşe de olmak üzere iki adet
küçük boyutlu Bizans kilisesi kalıntısı dikkat çeker. İ.S. 6.-7. yüzyıllara
tarihlenen her iki kilisede bazilikal planda inşa edilmiş olup, erken Bizans
kilise mimarisini yansıtır. Orta geniş koridorun her iki yanında, iki dar
koridor, sonunda ise yarım daire planlı apsis yer alır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder