Likya Yolu Günlüğü (10 Eylül - 2 Ekim)
Kapının üstündeki ekranda
adım göründü sıra bana gelmişti, çekingen adımlarla odaya ilerledim. 15 dakika
önce çekilen MR sonucu doktorun bilgisayarına yüklenmişti. Birkaç dakika
inceledi, surat ifadesini dikkatle izliyordum, birden kaşlarını kaldırdı ve
belinde birkaç fıtığın var evladım dedi. O anda dünya başıma yıkıldı, Likya Yolu maceram burada bitti mi? Sonra ekledi korkma küçük fıtıklar bunlar
Fizik Tedavi ile yok etmeye çalışırız. Peki uzun bir yola çıkabilir miyim?
Sırtımda çanta ile 20 gün yol yürüyeceğim mahsuru var mı? Bana baktı ve güldü.
Gidebilirsin..
15 Temmuz
gelişmelerinden sonra Yurt dışı dağ tırmanışlarımızı iptal etmek zorunda
kalmıştık. Yıllık izinler iptal edilmelerinden 1 ay sonra tekrar açılmasıyla
acaba ne yapsam diye düşünüyordum. Uzun zamandır aklımda Likya Yolu vardı,
kulüp olarak Gelidonya Feneri ve Tahtalı Dağı tırmanış ve yürüyüşlerimiz
olmuştu bu bölgeyi çok sevmiştim ve ani bir kararla Likya hazırlığına başladım.
Forum sitelerinde ya da yardımcı likya sitelerini araştırdım. Farklı görüşler
ve farklı düşünceler olduğunu gördüm, dağcılık sporunun da bana kattığı düşünce
ile minimum malzeme ile keyifli bir yürüyüş hazırlığı yapmaya ve çantamın 10-12
kg olmasına karar verdim(2lt su dahil). Zira belimdeki yavrucukları büyütmeye
niyetim yoktu.
Aysun ile trekking
yürüyüşünde tanışmıştık, O da Likya Yolunu yürümek istiyordu. Hedefi Gelidonya
idi, hatta Gelidonya Feneri videolarını izleyip yürümeye karar vermiş. Benim
hedefim ise Çıralı’ya kadar gitmekti. Yaptığım araştırmalarda çok az kişinin
parkuru tek seferde yürüdüğü yönündeydi, başarabileceğimden endişeliydim,
belimdeki fıtıklar buna müsaade etmeyebilirdi. Derken tüm hazırlıkları bitirdim
ve 9 Eylül Cuma gecesi otobüse bindim, istikamet Fethiye otogarı..
1. Gün (10 Eylül): Kaya Köyü- Ölü Deniz
Cumartesi sabah Fethiye otogarına indim otogar
içerisinde bir mekanda kahvaltımı yaptıktan sonra 200m. ileride Carrefour’dan
su ve birkaç eksiğimi tamamlayıp hemen önünden (faralya kabak ve kaya köyü
dolmuşları kalkıyor) kaya köyüne hareket ettim. 20 dk. lık yolculuk sonrası
kaya köyüne vardım. Kayaköy, Muğla'nın Fethiye ilçesine bağlı tanınmış bir mahalledir.
Kayaköy, birbirinden çok farklı iki yerleşim
alanından oluşmaktadır. Bunların birincisi; turizmde de önemli yeri olan, 19. yüzyıl
başında kurulmuş, yamaçlara dayalı ve nispeten yakın tarihli bir yerleşim
olmakla birlikte, Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde, tamamı Rum , 3000 nüfuslu bir kasaba
boyutuna ulaşmış, eski adı Levissi şeklinde geçen mahalledir. 1957 Fethiye Depremi ile evler harabeye
dönüşmüş olsa da, canlı müze niteliği ile turistlerin büyük ilgisini
çekmektedir. Diğeri ise 1512 yılından itibaren Osmanlı tahrir defterlerinde
geçen Kayı Köyü'dür. Başta 39 numaralı tahrir defteri olmak üzere bölgede
Oğuzların Kayı boyuna mensup Türkmenlerin yerleştiğine ilişkin kayıtlar
mevcuttur. Kayaköy'de gezilip görülecek yerler arasında büyük ve küçük kilise
ile on dört şapel bulunmaktadır. Ayrıca küçük kilise yanında bir çömlek
atölyesi (Çömlekhane) vardır. 1923 yılında gerçekleşen mübadeleyle Levissi'de
yaşayan Rumlar Yunanistan'a göç ederken Kayaköy'e de Selanik ve civarından
gelen muhacirler yerleşmişlerdir. Tarihe bu denli tanık olduktan sonra doğrusu
şaşkınlığımı gizleyemedim. Mübadele sonrası Rum evlerinin korunarak aşağı
bölgelere muhacirlerin yerleştirilmesi doğrusu güzel bir düşünce olmuş böylece
tarih korunmuş ve mübadelenin izleri silinmemiş. Gezimi tamamladıktan sonra
Mehmet Demir’in önerisi ile sarp kaya ve çalıların olduğu araziden ölü deniz
lagüne inmeye karar verdim. Yaklaşık 6-7 km. lik bir yürüyüş ile Ölüdeniz
lagüne ulaştım. Bu bölgede konaklama ekonomik açıdan sıkıntılı, internet
ortamında paylaşımların yapıldığı facebook camprail sayfasında gördüğüm “Cemil’in
Yeri” diye gösterilen yere doğru ilerledim. Sun city beach’e bitişik olan kamp
alanında sadece tuvalet ve duş imkanı var. Cemil abi para kaygısı olmayan
emekli ihtiyar, birazda huysuz bir amca. Kendisine neden elektrik getirmiyorsun
dediğimde, Elektrik gelirse buranın b.ku çıkar böyle doğal kalsın istiyorum
dedi. Doğrusu haklıydı hemen çadırımı kurup ölü denizin tadını çıkardım. Çadır
yeri 10tl olan kamp alanında su ve yiyecek satılmıyor her şeyi dışardan
getirmek zorundasınız. 300m. ileride bulunan bakkaldan ihtiyaçlarınızı alabilirsiniz.
Akşam saatlerinde Aysun geldi ve yanında birkaç genç arkadaş daha vardı. Çilem,
Erdem ve 3 arkadaş daha, keyifli bir akşamdı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder