21. Gün (30 Eylül):
Sarıçınar, Hisarçandır
Sabah uyanıyoruz
yanımıza yeterli su aldığımız için bu günü stoklarımızı tüketerek geçireceğiz,
bende yaklaşık 2lt. su var, kısa bir kahvaltıdan sonra hareket ediyoruz.
Hedefimiz Hisarçandır. Yürüyüşümüz tırmanış şeklinde devam ediyor, yolda
tedirgin olan Ukraynalı 3 turist ile karşılaşıyoruz, hareketlerinden şüpheleniyoruz.
Bu bölgede bir tuhaflık olduğunu anlıyoruz. 1 saat sonra elinde sopalı olan 5-6
kişi karşımıza çıkıyor. Elinde telsiz olan birileri ile konuşuyor doğrusu
duruma anlam veremiyoruz. Selam verip yaklaşıyoruz, köylü olduklarını
söylüyorlar yeni başladık diyorlar ama garip bir durum var. Elim biber gazında,
batonumu sağlamca tutuyorum. Aysun durumu anlayıp uzaktan ormana dalıyor Mehmet’le
ikimiz yaklaşıyoruz. Etraflarını çeviriyoruz, kısa bir konuşma geçiyor aramızda
doğrusu anlam veremiyorum ne aradıklarına. Nereye gittiklerini sorduğumda
Göynük yaylası diyorlar? Peki ama neden, çok alakasız bir yoldalar. Fazla
sorgulamadan uzaklaşmanın derdine düşüyoruz ve kontrollü şekilde geri
çekiliyoruz. Mola için ileri bir bölgede oturuyoruz, adamların yürümekten
vazgeçip bize doğru geldiklerini görüyoruz hemen toplanıp tırmanışa devam
ediyoruz. Neyse ki kondüsyonları çok iyi değil, aradaki farkı açıyoruz ve
Hisarçandır’ın yaylasına ulaşıyoruz. Çeşmelerden suyumuzu içiyoruz ve orada
bekleyen bir adamı görüyoruz. O da tedirgin arkadaşlarını beklediğini söylüyor.
Hemen toplanıyoruz ve devam ediyoruz. Yayladan geçerken İsminin Ahmet olduğunu
söyleyen bir amca çay içer misiniz gençler diyor. Doğrusu daha önceki
tecrübelerden sonra biraz tedirginiz; çünkü Antalya’ya yaklaştıkça dürüstlük
kalmıyor. Bizi yürüyen paralar olarak gören insan sayısı artıyor; ancak Ahmet
amcanın yaşı itibariyle böyle bişey yapmayacağını düşünüyoruz. Evinin
bahçesinde oturmaya başlıyoruz bize çay demliyor. Aç mısınız diye sorduğu
soruya sessiz kalıyoruz size yumurta kırayım diyor ve içeri gidiyor. 3 yumurta
kırıp getiriyor ve 2 tabak çorba birazda domates kesmiş. Afiyetle yiyoruz
getirdiklerini ardından kalmak istiyoruz, kendisine teşekkür ediyoruz. O da
gençler borcunuz 80 TL. diyor. Şaka zannediyoruz ve birbirimize bakıyoruz.
Zaman sanki birkaç dakika dondu öylece kaldık. Amca 2 yumurta kırdın diyorum
hayır 3 yumurta kırdım diyor lafımı keserek. Ulan nerden bulduk bu adamı
diyoruz. Fakdereli İsa bile buna göre baya insaflı çıktı. Olmaz sen bize paralı
demedin yoksa yemezdik diyoruz. Si edin 50 TL atın gidin diyor. Ettiği küfür
karakterini ziyadesiyle belirtiyor ama biz yine de edebimizi bozmak
istemiyoruz. Amca sana verebileceğim 30 TL. deyip parayı uzatıyorum. Parayı
alıyor bizde yüzüne bile bakmadan çantalarımızı sırtlanıyoruz, sinirden
patlayacağız. Benim oğlum restaurant açtı Recep adı diyor ve yerini tarif
ediyor. Onun tarifini dikkate alarak recebin dükkanına 300m. den fazla
yaklaşmıyoruz sıkıntılı tipler bunlar. Hisarçandıra iniyoruz neyseki aşağıdaki
insanlar daha ılımlı kahveci bize yardımcı oluyor sağolsun. Çadırımızı İmamdan
izin alıp Caminin bahçesine kuruyoruz üstü kapalı rüzgara karşı korunaklı
içinde sebil olan bu alan epey hoşumuza gidiyor. Bakkaldan yiyecek bişeyler
alıp ertesi günü konuşuyoruz. İzinlerimiz bitti son günümüz kaldı Geyikbayırına
ulaşabileceğimizden endişeliyiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder