6. Gün (15 Eylül):
Pyndai-Leton-Xsantos-Saklı kent
Yol bu bölümde asfalta düşüyor yürümenin
anlamsızlığı nedeniyle Hasan amca bize öneri getiriyor, mekanda bulunan scooter
ile gezmemiz, Aysun ve ben 20 TL kiralama bedeli karşılığında motoru alıyoruz.
Doğrusu motor tecrübem yok denecek kadar az; ama yolda öğreniyorum. Önce Saklı kente
doğru ilerliyoruz, yaklaşık 30km uzaklıkta, Kınık üzerinden Çavdır istikametine,
oradan da 18 km. giderek Saklı kente ulaşıyoruz. Kanyona giriyoruz önce su,
dizlerimize gelmeye başlıyor, ardından belimize kadar ulaşıyor. Birkaç km.
ilerledikten sonra su derinliği artıyor ve çantamızı başımızın üstüne alıp
ilerliyoruz. Sonunda küçük bir şelaleye ulaşıyoruz. Bu bölümde ilerlemek
neredeyse imkansız, akan suyun olduğu bölümde iple tırmanmak gerekiyor. Aysun’a
sen biraz beklersen ben ilerleyim diyorum ve ipe tutunup tırmanmaya başlıyorum.
Su kayayı kayganlaştırdığı için ilk iki denemede başarısız oluyorum. Ardından
son denemede daha temkinli ilerliyorum ve başarılı oluyorum, arkamdan vay be
dayıya bak çıktı diyenler olmuş benden sonra 8-10 kişi denemiş ama başaran
olmamış : ) Aysun’u geride bıraktığım için koşar adım kanyonda tek başıma
ilerliyorum, 2. Şelale çıkıyor onu da tırmanıyorum 3. Şelaleyi de geçiyorum,
bir anda karşıma 5 kişi çıkıyor kısa muhabbet ediyorum, son şelalede
takılmışlar imkansız olduğunu söylediler, olsun ben yine de görmek istiyorum.
Son bölüme geliyorum, şelale kısmından tırmanmak imkansız, kaya etabına girmek
şart; ama ne bolt var ne ip, serbest tırmanış çok riskli ve tek başımayım.
Denemek bile cazip gelmiyor birşey olursa kimse beni bulamaz. Dönme kararı
alıyorum ve koşar adım başladığım noktaya ilerliyorum. Tırmandığım yerleri
dikkatle iniyorum ve ipin olduğu noktaya geliyorum. Bu bölümü de dikkatle geçip
Aysun’un yanına geliyorum. Tabi o üşümüş stabil kalmaktan hemen çıkışa doğru
yöneliyoruz ve kanyondan çıkıyoruz. İpe kadar olan kısım yaklaşık 2-3km. ipten
sonraki kısım ise yine 2km civarında. Devamında teknik malzeme olması halinde
geçilebilecek bir parkur. Biraz ısındıktan sonra motorla Xantos antik kentine
doğru ilerliyoruz. Bu kent Kınık beldesine 1 km uzaklıkta. Antik kentin
içerisinde Durmuş isimli bir amca var, bize bildiği kadarıyla antik kentin
tarihini anlatıyor. Şehir Xanthos nehri (bugün Esen Çayi) kenarındaki ovaya
hakim iki tepe üzerinde kurulmuştur. İlki Esen Çayı'nın kenarından sarpça bir
kayalık şeklinde yükselen surla çevrili Likya akropolü; ikincisi ise kuzeydeki
daha yüksek ve geniş olan Roma akropolüdür.
Xanthos kenti, birçok önemli özelliklerinin
yanında tarihi en çok acılarla dolu kent olarak bilinir. Tarihçiler, kentin
birçok kez yerle bir olduğunu veya yandığını fakat yeni şehrin küller arasindan
yeniden yeserdigini yazarlar.
Likya'nın başkenti olan Xanthos'un adu, Likya yazısı ile yazılmiş kitabelerde ARNNA olarak geçer. Homeros, Sarpedon yönetimindeki Xanthos'lularin Troya savaşlarına katıldıklarını yazar, ki bu olay şehrin en eski yazılı tarihine işaret eder. Şehir, M.Ö. 546'da Pers kumandanı Harpagos tarafından kuşatılır. Xanthos'luların kahramanca karşı koyup direnmelerine rağmen çaresiz duruma düştüklerinde, kadiın ve çocuklarını öldürüp şehri ateşe vererek insansız ve harap bir şehri Harpagos'a bırakırlar, bu toplu intihardan o sırada şehirde bulunmayan 80 aile kurtulur, ki şehirlerini yeni gelen göçmenlerle tekrar kurarlar.
M.Ö. 475-450 arasında Xanthos, bu kez yangın felaketi ile karşılaşır. Kazılarla da belirlenen bu yangın katından sonra şehir büyük bir gelişme göstererek bati dünyası ile özellikle de Atina ile sıcak ilişkiler kurar.
Büyük İskender'in seferi
sırasında Xanthos'lular Pers Harpagos'a oldugu gibi direnme göstermişler. M.Ö.
309'dan itibaren Mısır hanedanı Ptolemaios'larm, ardından birçok Likya şehri
gibi Suriye Kralı III. Antiokhos'un egemenliğini kabul etmek zorunda
kalmışlardır.
M.Ö. 2. yy'da Likya birliğini başşehri olan Xanthos, 42 yılında bu kez Romalı Brutus tarafından yerle bir edilmiş; ancak ardından İmparator Marcus Antonius'un gayretleriyle yeniden imar görmüştür. M.S. I. yy.'da Roma egemenliği altındaki Xanthos'ta Imp. Vespasianus adına tak yaptırılmış, günümüze kalmış Roma yapılarının çoğu bu dönemde inşaa edilmiştir.
M.Ö. 2. yy'da Likya birliğini başşehri olan Xanthos, 42 yılında bu kez Romalı Brutus tarafından yerle bir edilmiş; ancak ardından İmparator Marcus Antonius'un gayretleriyle yeniden imar görmüştür. M.S. I. yy.'da Roma egemenliği altındaki Xanthos'ta Imp. Vespasianus adına tak yaptırılmış, günümüze kalmış Roma yapılarının çoğu bu dönemde inşaa edilmiştir.
Bizans egemenliği sırasında psikoposluk merkezi olan Xanthos, bu dönemde birçok yeni yapıya kavuşmuştur. Ancak 7.yy'dan sonra Arap akınları şehrin terk edilmesine sebep olmuş, 1838'de yeniden keşfedilip talan edilmesine kadar yani başındaki Kınık'ta ufak bir köy olarak yaşamını sürdürmüştür. Şehirdeki kazı çalışmaları, 1950 yılından beri Fransız arkeologlar tarafından yürütülmektedir. Xanthos'un her iki akropolü de değişik örgü sistemlerinin görüldüğü sur duvarları ile çevrili olup Likya akropolünü doğudan çevreleyen poligonal teknikteki sur M.Ö. 4. yy.'a aittir. Güney yönündeki sur ile Eşen çayı tarafındaki surların bir kısmı, Hellenistik devirde yapılmış düzgün bloklardan oluşur. Geri kalan surlar harçlı duvarları ile Bizans dönemine aittir.
Bizans sur kalıntısının kuzeyindeki sahayı Roma devri tiyatrosu kaplar. Xanthos'un en ilginç kalıntıları, tiyatronun batısında yer alır. bunlardan ilki; yüksek dikdörtgen yekpare kaide üzerindeki ölü ailesi ile yanındaki kadın gövdeli, kuş kanatlı yaratıklar olan ve ölülerin ruhlarını gökyüzüne taşıdıklarına inanılan "Harpy" kabartmalarına sahiptir. Bugün orijinal blokları, Biritish Museum'da sergilenen Harpy anıti, M.Ö. 5. yy'a tarihlenmekte; bu anıt mezarın yanında 4. yy.'a ait diğer bir kaideli Likya lahdi yer almaktadır. Tiyatronun kuzeyindeki kare şekilli alan ise Roma devri agorasıdır. Agoranın kuzey-doğu köşesinde, yekpare dikdörtgen gövdesinde Likya yazısıyla yazılmış kitabeye sahip anıt mezar yükselir. Harp anıtına benzer kabartmalı mezar odasında sahip olduğu düşünülen anıtın gövdesindeki kitabe, günümüze dek bulunmuş Likya dilindeki en uzun kitabe olup, Kherei adli Xanthos'lu prensin serüvenlerini anlatmaktadır. Roma akropolünde de birçok kaya mezarı ve kaideli mezarı yan yana görmek mümkündür. Bunlardan kaidesi dışında tümü British Museum'a taşınmış olan M.Ö. 4. yy'a ait Payava lahdi en ünlü olanıdır. Xanthos'un diğer ünlü anıtı ise yine British Museum'da sergilenen Nereidler anıtıdır. Günümüz kalıntılarına çıkan rampanın sağ kenarında sadece temelleri kalmış olan tapmak planlı anıt, sütunları arasındaki su perileri Nereidlerin heykellerinden dolayı bu adla anılmakta olup, M.Ö. 4. yy'a aittir. Antik kent serüveninden sonra Leton antik kenıine geçiyoruz. Şair Ovidius'un anlattığı bir öyküye göre kent, Zeus'tan hamile kalan Leto'nun adına kurulmuştur. Kentte en eski yerleşim izleri MÖ7. yüzyıla kadar gider. Kalıntılar ve ele geçen kitabeler buranın dinsel ve politik bir alan olduğunu göstermektedir. Ören yeri merkezindeki yan yana üç tapınak bulunmaktadır. Bunlardan en kuzeydeki Leto, ortadaki Artemis , güneyindeki Apollon'a adanmıştır. Tapınakların güneybatısında bir çeşme , hemen doğusunda kilise yer almaktadır. Kentin kuzeyinde Stoa ile arkasını kısmen doğal yamaca dayamış Helenistik Döneme ait 10 000 kişilik tiyatro bulunmaktadır. Letoon M.S. 7. yüzyılda terk edilmiştir.
Letoon, Xanthos ile birlikte Birleşmiş Milletler
Eğitim Bilim ve Kültür Teşkilatı- UNESCO tarafından 9/12/1988 Tarih ve 484
Liste Sıra Numarası ile kültürel miras olarak “UNESCO Dünya Miras Listesi”ne
alınmıştır.
Serüven burada bitiyor, Patara plajına gidip
dinlenme zamanı. Motora atlayıp Patara plajının Pydai kısmına gidiyoruz. Burada
bizi Yasin, Res, Eda, Mehmet, Ender ve Salih karşılıyor, onlarda Likya
yürüyüşçüsü sohbet koyu herkes başından geçenleri anlatıyor ve ertesi gün
Patara plajının bitiminde (Gelemiş) buluşmak üzere sözleşiyoruz ve ardından
Ozlen pansiyona dönüyoruz. Yarın yürüyüşe devam..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder